Sosyal Medya

Makale

Sınırlılık ve Sonsuzluk Arasında İnsan…

Sınır ve had insanın kendi konumunu bilmesi açısından zorunlu bir ilkedir. Tevazu gereÄŸi kiÅŸi, kendi gücünü ve bilgisinin sınırlarını bilerek haddini bilir. Bu insanın yeryüzünde yaÅŸadığı sürece iliÅŸkilerinin vasat bir ÅŸekilde sürdürmesine de imkân tanır. Ego üzerinden tanrısallaÅŸmama adına sınırlı olduÄŸunun bilincinde olmak önemli ve sınırlı olmak da bir gerçekliktir. Ancak bu gerçeklik yaÅŸadığımız reel gerçeklikle iliÅŸkili olduÄŸu gerçeÄŸini de unutmadan…

Fakat kişinin kendi sınırlı oluşuna dikkat kesilerek kendi önünü kesmesi ve ilahi yardımı bekleme gibi bir umudu kaybetmesi ise sorunun bizzat kendisidir. Yani iki gerçeklik düzlemini birbirinden ayırmamız kaçınılmaz oluyor. Birinci gerçeklik, bizden kaynaklanan sınırlılığımız ve bu dünyada sonlu bir yaşamımızın varlığıdır. İkinci gerçeklik ise bu sınırlılık içinde sınırsızlığı yaşayabileceğimiz ve ilahi yardımın gelmesi ile de sonsuzluğa yönelik bir beklenti ve temaşa içinde olabileceğimizdir.

Sınırlı oluÅŸun ve buna uygun davranma iradesinin üç boyutu vardır. Birincisi, sınırlı oluÅŸa teslim olarak geliÅŸmeye ket vurmak ve elindeki ile yetinerek yapılabilecek bir sürü ÅŸeye hem imkân bulamama hem de gerçekleÅŸtirememe konumunda kilitlenme… Ä°kincisi ise sınırlılığa teslimiyet ile teslim olma ve hiçbir ÅŸey yapmaya gerek duymama üzerinden sinik, sönük, cansız ve etkisiz bir insan haline gelmektir. Üçüncüsü ise sınırlılığı kabullenerek mevcut durumu hâkim durum olarak kabullenerek zulmün ve fesadın karşısında direnecek gücü ve iradeyi kaybetmektir.

Eğer insan kendi sınırlılığına mahkûm olduğunu kabullenerek bir arayışa çıkmasaydı. Bugün birçok konuda meyana gelen gelişmelerin hiçbiri olmayabilirdi. Yâda insanlığın sürekli bir adım daha öteye sıçramasına neden olan bilim, teknoloji ve sanatsal faaliyetler yapılamazdı. Çünkü insanın sınırlı oluşunun bilincinde oluşturacağı şey kapalı bir sisteme tekabül eder ve herhangi bir değişimi kabul etmeyeceği için de insanın kendi mahpushanesinde kendisine bekçi oluşuna delalet eder. Ki buda insanın kendini yokluğa tevdi etmesine neden olur. Köleci toplumlar ve özgürleşmeyi reddeden kültürlerin beslendiği gerçeklik bu sınırlılığın belirleyiciliğindendir.

Bireyden topluma, siyasetten iktisada, bilimden kültüre, zanaattan sanata kadar birçok alanda bu sınırlılık hali baÅŸa bela olabilir. Ama insan kendi kendini aÅŸabilecek varlıktır. Bu aÅŸma hep bir sınırlılığa havi olsa da…

İnsan sonsuzluğa susamıştır. Sonsuzluk insanın hareket kabiliyetini ve gücünün sınırlarını zorlama konusunda önemli bir etkendir. Ama bir tehlikesi bu sonsuzluk hissine tam olarak kapılan kişinin kendi muvazenesini kaybetme ve kendi olmaktan çıkma haline ulaşarak kötülüğün sebebine dönüşmesidir. Bu yüzden sonsuzluğu arzularken sınırlılığını unutmaması kişinin en büyük talihi olacaktır. Kişinin, zaten sahip olduğu, olacağı ve kaybedeceği her şeyin bir sahibinin olduğunu unutmaması elzemdir. Bu insana azmasını engelleme konusunda fayda sağlayacaktır. Ama sonsuzluk hissi, kişinin kendisini umuda taşımasına yardımcı olur. Umut, değişmesi gereken şeylerin değişmesini sağlaması için ona kuvvet verecektir. Böylece insan, sıkışmışlığını her türlü aşabilmeyi irade edebileceği bir vasatı ve o sıkışmışlıktan kurtulmayı irade edecek zemini bulabilir.

Böylece sonsuzluk arayışı onun kader arayışını da deÄŸiÅŸime uÄŸratacaktır. Mevcut halin ya kendi zavallılığından ve beceriksizliÄŸinden ya da dış ÅŸartların dayatmasından oluÅŸtuÄŸunu kavrayarak onun kaderi olmadığını ve bir deÄŸiÅŸim ile o ÅŸartların da deÄŸiÅŸebileceÄŸini idrak ederek yeni bir gerçekliÄŸin varlık sahasına çıkışına öncülük edebilir. Ama kendi halinde kaldığı sürece akıntıya kapılıp çer-çöp gibi akacaktır. Ancak ilahi müdahale ve dış ÅŸartların müdahalesi olur, bu kaçınılmazdır da… Herhangi bir müdahale olduÄŸunda da kiÅŸinin zihni deÄŸiÅŸime açık deÄŸilse ona ayak uydurma konusunda yine atıl kalacaktır. KiÅŸi her zaman mevcut koÅŸulları deÄŸiÅŸtirme ve sınırları zorlama konusunda kendine olan inancını tazelemelidir. Ve kader algısını yeniden düzenleyerek musibet dışındaki olguların ve sorumlu tutulmayacağı durumların dışında yaÅŸadığı ÅŸeylerin kiÅŸinin kendi çabasına baÄŸlı olduÄŸunu bilmelidir.

Tarihsel büyük baÅŸarılar, kiÅŸilerin veya toplumların kendi sınırlarını aÅŸma çabalarının meyve veriÅŸi ile ilgili olduÄŸu bilinir. Muhammed (sav)in mevcut koÅŸulları dikkate alarak kendisine sunulan uzlaÅŸmayı kabul etmiÅŸ olsaydı bugün bir dinden ve ona baÄŸlı bir ümmetten bahis açılamazdı. Ama o Allah’a dayanarak kendi sınırlarını aÅŸtı. O’na tabi olanlarda her seferinde kendi sınırlarını aÅŸarak büyük baÅŸarılara imza attılar. Ve çok kısa bir tarihi süreçte neredeyse dünyanın birçok yerine Ä°slam’ı götürme ÅŸerefine nail oldular. EÄŸer, ÅŸartlarımız yoktur, imkânlarımız sınırlıdır, gücümüz mü var, biz azız düşmanlar ise sayıca çok deselerdi, bugün bambaÅŸka bir dünyaya tanık olacaktık.

Şimdi ezilen, hor görülen, her türlü hakarete maruz kalan dünya Müslümanları, eğer kendilerine yapılan bu tavırlara ses çıkarmaz ve boyun eğerek kendilerine uzatılan uzlaşı tekliflerine boyun eğerlerse tıpkı Çin, Hint ve Rusya gibi Batı karşısında yenilgiyi tadacaktır. Hem de elimizde iman ettiğimiz bir İslam ve uygulayabileceğimiz bir şeriat kalmayacaktır. Çünkü batı kültürü kendi teknolojisi ve kültür taşıyıcı kavramları ile bizi kuşatacak ve bizde onlara dönüşeceğiz. Ama eğer sonsuzluğa inanıyorsak ve bizim aklımızın ve irademizin bu sonsuzluğu kabulden başka seçeneği yoksa o zaman bize dayatılan bütün elbiseleri paramparça edebiliriz. Yeni bir dünyanın kurulabileceğini hayal edebilme istidadına sahip olabilmeliyiz. Yeni anlam üzerinden yeni bir ahlak ve bu ahlaka dayalı yeni bir kültür inşa edilebilir ve bu kültürün iktidarında barış ve esenlik üzere bir yaşamı insanlara hediye edebiliriz.

Çünkü sınırlar ancak aşıldığında ötesine ışık taşınabilir. Ä°nsan, tanrı olmadığını bilmeli. Ancak Allah’ın yardımına her zaman mazhar olabileceÄŸini de hiç unutmamalıdır. Bu yüzden kendisine dikte edilen sınırları aÅŸmayı cesaret etmeli ve hep daha büyük ufuklara açılmalıdır. Somut durumlar üzerinden deÄŸil soyut zeminler üzerinden yetinmemeyi öne çıkarmalı. Ä°yilik yapmaktan yorulmamalı ve hep daha fazlasını yapabileceÄŸine inanmalıdır. Kötülüğe ve zulme direnebileceÄŸini bilmeli ve daima daha kötüsüne ve zalimine karşı direnç gösterebileceÄŸine olan inancını pekiÅŸtirmelidir. KiÅŸi, iÅŸte o zaman özgürleÅŸir. ÖzgürleÅŸen kiÅŸi ise sonsuzluÄŸa kapı aralar.

SonsuzluÄŸu tadan kiÅŸi veya toplum bir daha esaret altına alınamaz. Tıpkı ilk nesil iman edenler gibi… Talut (as) gibi kahramanlar bir avuç insanla düşmanlarını yok etmeyi bilmiÅŸler. Bütün peygamberler kendilerine iman eden bir avuç mümin ile nice büyük güçleri Allah’ın izni ile yenilgiye uÄŸratmışlardır. Mesele, Allah’ın yardımını talep edebilmek ve bu yardımı celbedecek ahlaki duruÅŸa sahip olmaktır.

Ä°nsan, ilahlaÅŸma eÄŸilimi göstermeden sınırları geçmeyi göze alabilmeli ve kendisine dikte edilen sınırları aÅŸabilmelidir. Ama Allah’ın kendisine çizdiÄŸi sınırlara da tabi olmayı unutmadan…

Ä°nsana dikte edilen toplumsal yapılar, kültürel iktidarlar, siyasal baÄŸlılıklar, iktisadi dayatmalar karşısında insan kendi sonsuzluÄŸuna sığınarak hepsini parçalayabilir. Ölümün geçici bir konum olduÄŸu bilinci ile sonsuzluÄŸa bakan kiÅŸiye kim, hangi gerekçelerle ona zincir vurabilir ki…

Selam, sonsuzluÄŸa talip olanların üzerine olsun…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.